Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...
Sevgili kardeşlerim, Ay'ın yarılması mucizesi Resulullah (sav) Efendimizin
peygamberliğinin 8. senesinde gerçekleşti.
Bir gün Resulullah (sav) efendimiz gecenin ilerleyen saatlerinde Ay'ın dolunay evresinin yaşandığı zamanda Hz Ali, Huzeyfe İbn-i Yeman, Abdullah İbn-i MesudCübeyr İbn-i Mut'im ve Abdullah İbn-i Ömer gibi ileri gelen sahabeleriyle sohbet halindeyken Kureyş'in önde gelen müşrikleri toplanarak kendi aralarında anlaştılar ve alay etmek, yalanlamak kastıyla Resulullah sav efendimizin ve sahabelerinin yanlarına gelerek peygamberliğini ispatlaması konusunda bir mucize istediler, Bu konudaki ısrarları sabırları zorlayacak ölçüde haddi aştığında Fahr-i Kaniat Efendimiz ayağa kalkarak mübarek elini gök yüzünde ışıl ışıl parlayan aya doğru uzattı. Allah'ın izniyle mucize gerçekleşmişti ve ay bir anda ikiye yarılmıştı. Nur Dağı, Ay'ın iki parçası arasında kalarak muhteşem ve tüyler ürpertici bir manzara gerçekleşmişti. Resulullah (sav) Efendimiz sahabelerine şahit olun, şahit olun derken Mekkeli müşrikler gördükleri manzara karşısında şaşkın bir şekilde şok geçirmişlerdi, hatta kaldıkları şokun etkisinden bir birlerine dahi bakamaz hale gelmişlerdi. Girdikleri şokun etkisinden çıktıklarında heralde büyü olmalı diyerek, ertesi gün Yemen'den gelen ticaret kervanlarına sordular. Onlar da yolculuğa gece devam ettikleri için ayın ikiye yarılma mucizesine şahit olmuşlardı. Ama inanmayarak inkara düştüler ve hatta : 'Ebu Talib'in yetiminin büyüsü semaya sirayet etti' diyerek haddi iyice aştılar...
Kuran’ın 54. Suresi’nin adı olan ''Kamer'' suresinin Türkçe karşılığı 'Ay'dır. Bu surenin büyük bir bölümünde, kendilerine gönderilen peygamberlerin “uyarılarını göz ardı eden” Nuh, Ad, Semud ve Lut halkının, Firavun ve çevresinin başlarına gelen yıkımlar anlatılır. Aynı zamanda birinci ayette kıyamet vakti ile ilgili çok önemli bir mesaj verilir:
''Saat (kıyamet saati) yakınlaştı ve Ay yarıldı'' (Kamer Suresi, 1)
Said ibn Ebi Arube, Katade’den; o da Enes ibn Malik (R)’den tahdis etti: Mekke ahalisi Resulullah’tan kendilerine bir ayet (bir mucize) göstermesini istediler. O da onlara Ay’ı iki bölük gösterdi, hatta Mekkeliler Hıra Dağı’nı o iki bölük arasında gördüler.
(Sahih-i Buhari ve Tercemesi, cilt 8, no.88)
Popüler bilim dergisi Nature'in 2 Ekim 2014 sayısındaki ‘Ay Üzerinde Yarılma' başlıklı makaleye kadar bilimsel ispatı yönünde hiç büyük bir adım atılmamıştı. Andrews J. Feustel tarafından yazılan makalede ayın görünür yüzeyinde oldukça büyük bir çöküntü alanı olan ‘Fırtınalar Okyanusu' bölgesiyle ilgili yeni keşifler konu edildi. Dünyada pek çok haber kanalı bunu ‘Ay yüzeyinde gizli çarpıcı geometrik şekiller' olarak duyurdu. Ay yüzeyinde bir yarılma olmuş, ay yüzeyi ikiye ayrılmıştı. Bu yüzden de gizli çarpıcı şekiller yüzeyden görülemiyor şeklinde ifade ediliyor. Daha önce, ‘‘Fırtınalar Okyanusu' bölgesinin bir çarpma sonucu oluştuğuyla ilgili bilimsel iddialar yazılmıştı. Fakat NASA tarafından yapılan ‘Grail Misyonu'na sahip uyduların sağladığı ‘gravite haritası', ayın bir nevi tomografisini çekerek tek parça çembersel bir yarığı net biçimde ortaya çıkarmıştır. Binlerce kilometre uzunlukta, lav taşkınlarıyla dolu uçurumların donmuş kalıntıları tespit edildi. Burada çarpıcı olan fayların binlerce kilometre boyunca, 3 bin kilometre çapındaki bir alanda ve yaklaşık 5 buçuk milyon kilometre karelik alanı çevrelemesidir. Ay'ın yüzey alanı yaklaşık 37 milyon kilometre kare olduğu için, 1/7'sine denk geliyor. Fayların birbirini tamamlaması ve yarılan bu alanın ay yüzeyinde bütün bir çember oluşturması ve tam da inşikak-ı kamer hadisesindeki gibi ayın yarılmasını ispatlıyor. Bu bulgu şimdiye kadar tespit edilen en önemli ve kesin bir delil olarak nitelendirilebilir.
Kaynak: NASA'nın verileri Peygamberimizin Ay mucizesini ispatlıyor
İLGİLİ HADİSİ ŞERİFLER
KAYNAK ESER:
(ESME-L MESALİK LİEYYAM-İL MEHDÎYY-İL MELİKİ Lİ KÜLL-İD DÜNYA BİEMRİLLAH-İL MALİK, KELDE BİN ZEYD-216)
“Bir rivayette Ebu Hureyre vefat edeceğini hissettiği vakitte ilmi ketmetmiş olmaktan korkarak etrafındakilere şöyle dedi:
Resul-i Ekrem’den (A.S.M.) öğrendiğim Ahirzamanda vukua gelecek harblerle alakalı haberleri size bildireyim mi? Onlar: ‘Evet bize haber ver. Bunda bir beis yoktur Allah seni hayırla mükafatlandırsın’ dediler. Bundan sonra Ebu Hureyre sözüne devâm ederek dedi ki:
Hicretten bin üç yüz (1300) sene sonraki akidlerden birkaç akid say. O vakit Rumların meliki bütün dünya ile harb etmek ister. Allahu Teala da o adam için harbi irade eder. Bunun üzerinden fazla bir zaman geçmez, iki akid sonra CERMEN ismindeki bir beldeden, ismi kedi ismi olan bir adam musallat olur ve bütün dünyaya malik olmak ister. Ve hem soğuk memleketlerde ve hem de sıcak memleketlerde bütün dünya ile harb eder. Şiddetli harb ateşlerinin dolu olduğu senelerden sonra Allah’ın gadabına uğrar. Neticede Rûş’un veya Rus’un (ravi şübhe etmiştir) sırrı onu öldürürler.
Hicretten bin üç yüz (1300) sene sonraki akidlerden beş veya altı veya yedi veya sekiz akid say. O vakit Mısır’a “Nasır” künyesinde bir adam hükmeder. Arablar onu “Şüccâ’-ul Arab” (Arabın cesuru) diye çağırırlar. Allah onu bir harbde ve sonra bir harbde daha, yani iki harbde zelil eder. O Nasır mansur olmaz, ona yardım edilmez. Ve Allahu Teala ayların en sevgilisinde Mısır’a hakiki nusreti irade eder ki bu nusret tahakkuk edecektir. Bunun üzerine Beyt’in Rabbi olan Allah, Mısır halkını ve Arab milletini, babası kendisinden daha Enver olan “Esmer Sâdâ” ile razı ederek onu, onlara reis eder. Fakat bu adam Mescid-i Aksa’nın hırsızlarıyla (Yahudilerle) belde-i hazînde musalaha yapar. Sonra Şam bölgesinden olan Irak’da cebbar bir adam zuhur eder ki; o adam Süfyanîlerden biridir ve onun bir gözünde hafif bir aksama vardır. Onun ismi “Saddam” dır. O, kendisine muarız olanlara karşı saddamdır. Bütün dünya “Küçük Kût” ta, onun için toplanırlar ki Saddam da bu Kuveyt’e daha evvel aldatılarak girmiştir. Bu Süfyanîde hiç bir hayır yoktur. İlla ki İslamiyet’e dönerse o zaman onda hayır olur. O hem hayır, hem de şerdir. Mehdî-yi Emin’e hain olana veyl olsun.
Hicretten bin dört yüz (1400) sene sonraki akidlerden iki veya üç akid say. O vakit Mehdî-i Emin çıkar ve bütün dünya ile harb eder. Dalalete düşenler ve Allah’ın gadabına uğramış olanlar ve münafıklar, İsra ve Mi’raç beldesi olan Kudüs’teki “Meciddun Dağları”nda onun için toplanırlar. Bütün dünyanın ve bütün hilelerin melikesi de Mehdî’ye karşı çıkar ki onun ismi zaniyedir. Bu melike o gün bütün dünyayı dalalet ve küfre sevkeder. Yahudiler de o gün dünyaca en yüksek makamdadırlar. Bütün Kudüs’e, mukaddes beldeye hakimdirler. Bütün dünya denizden ve havadan Mehdî’nin üzerine hücum eder. Ancak çok soğuk ve çok sıcak beldeler müstesna. Mehdî bakar ki bütün dünya çirkin hile ve planlarla aleyhinde ittifak ettiklerini görür. Fakat bilir ki Allah daha şiddetli mekr sahibidir ki, onların bütün hilelerini akim bırakır. Ve bütün kainat onun mülküdür ve ona dönecektir ve merci yalnız odur. Ve bütün dünya aslı ve fer’iyle onun bir hilkat şeceresidir. İşte bu kudrete malik olan Cenab-ı Hak, Mehdî’ye nusret için en şiddetli bir darbe ile onları vurur ve karayı, denizi ve semayı onlar üzerine yandırır. Ve Sema da onların üstüne şiddetli yağmurunu yağdırır. O gün bütün ehl-i arz küffara lanet eder. Allah da bütün küfrün zevalini irade eder”
Emirel Müminin Ali şöyle dedi: 50 şehir birbirine bağlanacak… Oraya “ Amerik diyarı”(Amerika) diyecekler. Liderleri İshak ve İsrailin çocuklarından olacak... Amerik diyarı fitneyi tamamlayacaktır. Bolluk ve nimetleri arttığında, dünya onlara lezzetlerini verdiğinde, İblis şehirlerinde ve yollarında yürüdüğünde Şeytanın dini onların arasında çıkacaktır. Arzular, kibir ve dünya hayatına susuzluk. Rahatlıkta boğulacaklar dünya geçimini iyiliğinde zevk alacaklar ve ilimleriyle mutlu olacaklar... Onlar dünyanın sonlarındaki yöneticilerdir. Onlar orada, gerçekleşen her şeyi bilirler. Onların bulutların arkasını gözleyecekleri gözleri ve denizde bayraklar gibi içlerinde toz şeklinde ateşi sakladıkları şeyleri olacak. O, dünyadaki gayri müslim ve gerçek müslüman olan mazlumlara öfkelenir. Allah Amerik diyarının üzerine Hüccetini kılacak. Onları isyan ettikleri ve günah işledikleri şeyle lanetleyecektir. Mehdi bulutların üzerinden Amerik diyarına inecektir, günışığından bazı kubbelerle. Onun (Mehdinin) karanlık içinde nuru vardır, AY VE YILDIZLAR gibi. Allah Amerik diyarını helak edecek ve topraklarını yıkacaktır, yeryüzü derinliklerini yiyip bitirecek ve dalgaları ülkeleri ve insanları yiyip bitirecektir. …
Hz. Ali (a.s)’ın “Cifr’u Cami’id-Dünya ve’l- Ahire” isimli eseri, Mâzâ Kâle Ali(as) an ahir el- zaman “İmam Ali(as)’ın Ahirzaman Hakkında Söyledikleri”, Hazırlayan ve Düzenleyen: Es Seyyid Ali Aşur, sf. 383, 384, 385, Kitabul Cifr İmam Ali, sf.461
II. Nikolay ya da Nikolay Aleksandroviç Romanov, Romanov hanedanına mensup tüm Rusya İmparatoru, Polonya Çarı ve Finlandiya Büyük Prensi, Albay; buna ek olarak, İngiliz Filo Amirali ve İngiliz Ordusu Saha Mareşali idi.
V. George, 6 Mayıs 1910'dan 1936'daki ölümüne kadar Büyük Britanya ve kolonilerinin Kralı ve Hindistan İmparatoru idi. Büyükannesi Kraliçe Victoria döneminde doğan George, babası Prens Edward ve ağabeyi Prens Victor'un ardından taht sıralamasında üçüncüydü.
II. Wilhelm, son Alman İmparatoru ve Prusya Kralı'ydı. 15 Haziran 1888'den 9 Kasım 1918'deki feragatına kadar hüküm sürdü. Annesi İngiltere Kraliçesi Kraliçe Victoria'nın büyük kızı, III. Friedrich'in karısı, Alman İmparatoriçesi ve Prusya Kraliçesi Victoria'dır.
1) Hicretten bin üç yüz (1300) sene sonraki akidlerden birkaç akid say. O vakit Rumların meliki bütün dünya ile harb etmek ister. Allahu Teala da o adam için harbi irade eder. Bunun üzerinden fazla bir zaman geçmez, iki akid sonra CERMEN ismindeki bir beldeden, ismi kedi ismi olan bir adam musallat olur ve bütün dünyaya malik olmak ister. Ve hem soğuk memleketlerde ve hem de sıcak memleketlerde bütün dünya ile harb eder. Şiddetli harb ateşlerinin dolu olduğu senelerden sonra Allah’ın gadabına uğrar. Neticede Rûş’un veya Rus’un (ravi şübhe etmiştir) sırrı onu öldürürler.
I. Dünya Savaşı, 28 Temmuz 1914 tarihinde başlayan ve 11 Kasım 1918 tarihinde sona eren Avrupa merkezli küresel bir savaştır. ( MİLADİ 28 Temmuz 1914 - HİCRİ 5 Ramazan 1332 tekabul eder, 1 akid 10 veya 12 yıldır. )
Adolf Hitler, Avusturya doğumlu Alman politikacı, demagog ve Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi lideridir. 20. yüzyılın en güçlü ve kötü şöhretli diktatörlerinden biri olarak kabul edilir, 2.Dünya savaşı 1939'da başlayarak 1945 yılında sona eren küresel bir savaş olmaktadır.
ADOLF ismi eski Germen dilinde adalwulf kelimesinden türetilmiş '' asil kurt '' anlamına gelmektedir. Hadisi Şerifte bahsedilen '' 2 akid sonra Cermen isimli bir beldeden ismi kedi ismi olan bir adam..'' bu hadiseyi kastetmektedir.
Miladi 1 Eylül 1939 - Hicri 17 Recep 1358
2) Hicretten bin üç yüz (1300) sene sonraki akidlerden beş veya altı veya yedi veya sekiz akid say. O vakit Mısır’a “Nasır” künyesinde bir adam hükmeder. Arablar onu “Şüccâ’-ul Arab” (Arabın cesuru) diye çağırırlar. Allah onu bir harbde ve sonra bir harbde daha, yani iki harbde zelil eder. O Nasır mansur olmaz, ona yardım edilmez.
Cemal Abdünnâsır Hüseyin
(Arapça: جمال عبد الناصر) (d. 15 Ocak 1918 - ö. 28 Eylül 1970), Mısırlı asker ve devlet adamı; devrimci, milliyetçi, sosyalist lider. Mısır'ın ikinci cumhurbaşkanıdır. 1952 yılında Krallığa son veren darbenin ardından başbakan ve devlet başkanı olarak Mısır'da devrim gerçekleştirmiştir.
Süveyş Savaşı: 1956 yılında bir tarafta Mısır diğer tarafta İngiltere, Fransa ve İsrail perde arkasında da ABD ve Birleşmiş Milletler'in olduğu, diplomatik ve askeri karşılaşmalarla gerçekleşmiş bir krizdir. Süveyş Krizi'nden Nasır, Arap dünyasının en güçlü lideri olarak çıktı. Mısır, savaşı kaybetmiş ve büyük asker kaybı vermiş olmasına rağmen Süveyş Kanalı üzerinde denetimini kurmuştu.
6 Gün Savaşı: İsrail'in Suriye, Mısır ve Ürdün'e saldırmasıyla 5 haziran 1967 de başlayan ve İsrail'in Arapları bozguna uğratıp, Suriye'den Golan Tepelerini , Ürdün'den Kudüs'ü ve Mısır'dan Sina Çölünü aldığı altı günlük savaştır. Savaş sonunda İsrail toprakları 3 kat büyümüştür.
3) Ve Allah-u Teala ayların en sevgilisinde Mısır’a hakiki nusreti irade eder ki bu nusret tahakkuk edecektir. Bunun üzerine Beyt’in Rabbi olan Allah, Mısır halkını ve Arab milletini, babası kendisinden daha Enver olan “Esmer Sâdâ” ile razı ederek onu, onlara reis eder. Fakat bu adam Mescid-i Aksa’nın hırsızlarıyla (Yahudilerle) belde-i hazînde musalaha yapar.
Muhammed Enver el Sedat
Mensubu olduğu Hür Subaylar ile birlikte 23 Temmuz 1952 tarihinde Kral Faruk'u deviren askerî darbeye katıldı. Radyo ağları üzerinden Mısır halkına devrimi haberi vermekle görevlendirildi. Cemal Abdünnasır 1970 yılında ölünce Cumhurbaşkanı oldu. 1973 yılında meydana gelen Yom Kippur Savaşı'ndan sonra Sovyetler Birliği ile ilişkileri kesti. İsrail'le Kudüs'ü ziyaret ettiği 19 Kasım 1977 tarihinden itibaren iyi ilişkiler geliştirdi. 17 Eylül 1978 tarihinde ABD'nin arabuluculuğunda İsrail ile masaya oturarak, Camp David Sözleşmesini imzaladı. Bu anlaşmayla Mısır, İsrail'i tanıdı. İsrail de Altı Gün Savaşlarında ele geçirdiği Sina Çölünü Mısır'a geri verdi. 1978 yılında Nobel Barış Ödülünü aldı.
4) Sonra Şam bölgesinden olan Irak’da cebbar bir adam zuhur eder ki; o adam Süfyanîlerden biridir ve onun bir gözünde hafif bir aksama vardır. Onun ismi “Saddam” dır. O, kendisine muarız olanlara karşı saddamdır. Bütün dünya “Küçük Kût” ta, onun için toplanırlar ki Saddam da bu Kuveyt’e daha evvel aldatılarak girmiştir. Bu Süfyanîde hiç bir hayır yoktur. İlla ki İslamiyet’e dönerse o zaman onda hayır olur. O hem hayır, hem de şerdir. Mehdî-yi Emin’e hain olana veyl olsun.
Saddam Hüseyin Abdülmecid et-Tikrit-i
Irak'ın 5. Cumhurbaşkanıdır. Saddam ismin kelime anlamı da '' Çarpışan, mücadele eden'' demektir. Tıpkı Hadis-i Şerifte geçtiği sol gözünde aksama vardır, 2 Ağustos 1990 yılında Körfez Savaşı'nı başlatarak komşu Ülkesi Kuveyt'e petrol kuyularını ele geçirme amacıyla girmiştir. 30 Aralık 2006 tarihinde idam edilmiştir.
Saddam'ın idam sırasında son sözleri:
Muhammed Allah'ın elçisidir. Allah'ın lütfu Muhammed'e ve ailesinin üzerine olsun. Allah düşmanlarına lanet etsin.
Bu olaylar yaşanırken idamı ile ilgili video kaydı tüm Dünya'ya yayılmıştır.
5) Hicretten bin dört yüz (1400) sene sonraki akidlerden iki veya üç akid say. O vakit Mehdî-i Emin çıkar ve bütün dünya ile harb eder. Dalalete düşenler ve Allah’ın gadabına uğramış olanlar ve münafıklar, İsra ve Mi’raç beldesi olan Kudüs’teki “Meciddun Dağları”nda onun için toplanırlar. Bütün dünyanın ve bütün hilelerin melikesi de Mehdî’ye karşı çıkar ki onun ismi zaniyedir. Bu melike o gün bütün dünyayı dalalet ve küfre sevkeder. Yahudiler de o gün dünyaca en yüksek makamdadırlar. Bütün Kudüs’e, mukaddes beldeye hakimdirler. Bütün dünya denizden ve havadan Mehdî’nin üzerine hücum eder. Ancak çok soğuk ve çok sıcak beldeler müstesna. Mehdî bakar ki bütün dünya çirkin hile ve planlarla aleyhinde ittifak ettiklerini görür. Fakat bilir ki Allah daha şiddetli mekr sahibidir ki, onların bütün hilelerini akim bırakır. Ve bütün kainat onun mülküdür ve ona dönecektir ve merci yalnız odur. Ve bütün dünya aslı ve fer’iyle onun bir hilkat şeceresidir. İşte bu kudrete malik olan Cenab-ı Hak, Mehdî’ye nusret için en şiddetli bir darbe ile onları vurur ve karayı, denizi ve semayı onlar üzerine yandırır. Ve Sema da onların üstüne şiddetli yağmurunu yağdırır. O gün bütün ehl-i arz küffara lanet eder. Allah da bütün küfrün zevalini irade eder”
Hadis-i Şerif'in bu kısmından da Hz Mehdi Aleyh-i Selam'ın Hicri takvim hesabıyla 1400'ün ilk çeyreğinden sonra çıkacağını açıkça belirtilmiştir.
Hadis-i Şerif'te bahsi geçen Meciddun Dağları bugün İsrail kuzey sınırları içerisinde olan Megiddo Tepelsi'dir. 2005 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültürel Miras listesine alınmıştır. Yahudi inancına göre Armegeddon diye tabir edilen son savaş için bu tepede toplanılacaktır. Aşağıdaki görselde olduğu gibi yerin 30 metre altına sığınak bile inşa etmişlerdir.
Fırat’ın Suyunun Kesilmesi
Fırat Nehri’nin suyu çekilerek altın hazinesini açıklaması zamanı yaklaşıyor. Her kim, o zaman orada bulunursa o hazineden bir şey almasın.
(Riyazü’s Salihin, 3/332)
Fırat Nehri, Murat ve Karasu Nehir'lerinden doğarak Erzincan, Tunceli, Elazığ, Malatya, Diyarbakır, Adıyaman, Gaziantep ve Şanlıurfa şehirlerini geçerek Basra Körfezi'ne dökülür.
Fırat Nehri üzerinde bulanan barajlar ve yapılış tarihleri aşağıdaki şekildedir;
1. Keban Barajı (Elazığ/Keban-1965 yılında yapımına başlanarak 1981 yılında tamamlandı.)
2. Karakaya Barajı (Diyarbakır/Çüngüş-1976 yılında yapımına başlanarak 1987 yılında tamamlandı.)
3. Atatürk Barajı (Şanlıurfa/Bozova- 1983 yılında yapımına başlanarak 1992 yılında tamamlandı.)
4. Birecik Barajı (Şanlıurfa/Birecik-1993 yılında yapımına başlanarak 2001 yılında ilk üretimine başladı.)
5. Karakamış Barajı (Gaziantep/Karakamış-1995 yılında yapımına başlanarak 1999 yılında tamamlandı.)
Hadislerde geçen Fırat'ın suyunun kesilmesi yapılan barajların inşası gerçekleşerek nehrin çekilmesiyle açığa çıkan petrol yatakları hazine diye tabir edilmiştir, Resulullah (sav) Efendimiz 14 asır evvel petrol veya baraj gibi kavramları bilmeyen ashabının anlayabilmesi için yaşanan bu vakaları O'nların anlayacağı bir üslup ile ifade ederek altın gibi maddi değeri olan bir maden ile kıyas ederek anlatmıştır.
Resulullah (SAV) Efendimiz:
Fırat Nehri altın bir dağ üzerinden açılmadıkça kıyamet kopmayacaktır. İnsanlar onun için harb edecek ve her yüz kişiden doksan dokuzu öldürülecek, onlardan her adam, keşke kurtulan ben olsaydım, diyecektir buyurmuşlar.
(Sahih-i Müslim, 11/320)
Yine hadiste geçen altın bir dağ üzerinden açılması ibaresi kullanılarak yapılan barajların çok ciddi maddi değerinin olduğunu ayrıca nehrin bir dağ üzerinden açılması söylemi de barajlardaki suyun akıtıldığı tribünleri kast ettiği anlaşılmaktadır.
Resulullah (SAV) Efendimiz:
Yakında Fırat Nehri altın hazinesini açığa çıkarır, kim buna hazır bulunursa, ondan bir şey almasın.
(Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 28)
“Fırat Nehri bir altın dağını açığa çıkarır” dedi.
(Sünen-i Ebu Davud, 5/116)
IRAK-İRAN SAVAŞINI HABER VEREN İLGİLİ HADİSİ ŞERİFLER
Ahir zamanda yaşanan bu savaş hadiste şöyle haber verilir:
Şevval ayında ayaklanma Zilkade’de harb konuşmaları, Zilhicce’de ise harb vaki olacak. (Kıyamet Alametleri, s. 166)
(İran Şahı’na karşı olan ilk ayaklanma bilindiği gibi hadiste belirtilen 5 Şevval 1398 (8 Eylül 1976)’de olmuştur,
Hicri 1400 Zilhicce (1980 Ekim) ayında İran-Irak arasındaki savaş tam anlamıyla başlamıştı.)
Bir başka hadiste de bu savaşın ayrıntıları şöyle tarif edilir:
Faris yönünden gelecek olan bir kavimdir ki, şöyle diyecekler: “Ey Araplar! Siz fazla taassuba kaçtınız! Siz bunlara gereği gibi hak tanımazsanız, sizinle hiç kimse birlik kurmayacaktır… Bir gün, onlara ve bir gün de sizlere verilsin, ve karşılıklı sözler tutulsun…” Onlar Mutıka çıkacaklar, Müslümanlar oradan aşağı yazıya inecekler… Müşrikler öbür yandaki Rakabe denilen bir simsiyah olan nehrin (petrol kuyuları) kenarında duracaklar… Aralarında savaş olacak: Her iki ordudan, Allah, zaferi kaldıracak…
(Kıyamet Alametleri, s. 179)
İran-Irak Savaşı 8 yıl sürmüş ve binlerce kayıp verilmesine rağmen bir netice alınamamıştır. İki taraf da kesin bir üstünlük sağlayamamıştır.
“Fırat ile Dicle arasında Zevra (Bağdat) denen bir şehir olacak. Orada büyük bir savaş olacak. Kadınlar esir edilecek, erkekler ise, koyun kesilir gibi boğazlanacak.”
(Kenzul Ummal, Kitab-ul kıyame kısm-ul efal, c. 5, s. 38, El Muttaki)
İRAN-IRAK SAVAŞI
Irak, 16 Eylül'de, Şattürül Arap Anlaşmasını feshettiğini açıklamıştı. 22 Eylül 1980 yılında başladı
İran-Irak Savaşı, İran’da Tahmili veya Mukaddes Savaşı, Irak’ta Saddam’ın Kadisiyesi olarak anılmaktadır. Arap Dünyasında ise 1.Körfez Savaşı olarak anılan savaş 1980-1988 yılları arasında meydana gelmiştir.
Irak’ın İran ile Savaşa girmeden önce İran ile Cezayir Anlaşmasını imzalaması, petrol gelirlerini 26 milyar dolara yükseltmesi ve Arap Birliğine ev sahipliği yapması Saddam Hüseyin’e büyük bir öz güven getirmişti. Savaş gerekçileri olarak İran da ihtilal sonrası oluşan kaos ortamını istifade ederek sınırları korumak istemesi bahanesi, İran Devriminin Arap dünyasına sıçramasını engellemek, İran’ının Şii Irakları kışkırtması gibi birçok gerekçeyle İran’la savaşa girmiştir.
22 Eylül 1980 tarihinde ani taarruz ile 700 km’lik hattan İran içlerine girmeye başladı. Petrol ve sanayi bölgelerini ele geçirdi. İran ordusu geri çekilmek zorunda kaldı. Toparlanan İran ordusu Irak ordusunu geri püskürttü. Savaşın 2.yılında karşılıklı yıpratma taktikleri uyguladılar. İran’ın Basra Körfezi’ni Irak petrol gemilerine kapaması, Suriye’nin Irak’ın petrol boru hattını sabote etmesi Irak ekonomisine büyük darbe vurdu.
1986 yılında İrangate olayı bütün dünyada yankı buldu. ABD’nin İsrailli generalle silah ambargosunu delerek silah satması savaşın kimin kazanacağını önemli ölçüde belli etmişti. BMGK’nın ateşkes çağrısına zor durumda olan Irak kabul ederken, İran anlaşmaya yanaşmadı. Bunun üzerine Irak Avrupa’dan ve SSCB’den aldığı silahlarla 16 Mart 1988 de Halepçe katliamını yapmış ve 5000 sivil halk vefat etmiştir. İyice çıkmaza giren savaşta İran 18 Temmuz 1988’de barışı kabul etti.20 Ağustos 1988 de savaş fiilen sona erdi. Savaşın sonunda yüzbinlerce insan hayatını kaybetti. Her iki ülke ekonomik olarak darboğaza girdi. Petrol kaynakları tahrip oldu. Savaştan kazançlı çıkamayan Saddam Hüseyin Kuveyt işgali için girişimlere başladı.
created with
WEBNDIZAYN .